İnsan, ne tuhaf bir birleşim. Uzaktaki tabiat manzarasını kapatıyor diye dibimizdeki ağacı keseriz. Bir kişi için, kendi iyiliğimiz için birden fazla kişiye kötülük nakşetmekten geri durmayız. Sevdiklerimiz uğruna ateşten gömlek giyeriz ama, ruhumuzu bir adım ileri götürecek gücü israf sayarız. Tüm bu gerçeklerden sonra büyümeyen ağacı, gösterilmeyen iyiliği ve yolunda gitmeyen yazgımızı suçlamayı da hak biliriz. Ne ektik, ne biçeceğiz? Ne kadar ilerledik ki? Aynı yerde durmak adetimiz olmuşken, ilerlememek hangi kalbin huzurunu çalabilir? Küçük ve geçici hazlarımızın gölgelediği büyük ve olması gereken hazlar sürekli yarını bekliyor. Oysaki yarın esasında yok, şimdiki zamanın içerisinde yarın hiç var olmadı. İçinde bulunduğumuz an ve bu anlarda verdiğimiz kararlar bizlere daha yakın, daha hakiki. Bizler yaşamdan geçip giderken iz bırakma gayesini bilinçli noktaya getirmek gerek. Eski ve bir başkasına ait resmi duvarından indirdikten sonra, kendisine ait eseri duvarında boş ka
Üzerine kafa yorulası notlar.