Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tuhaf

En son yayınlar

Kumru

  Bir çift kumru Yılları devirdiler yan yana Bir dut ağacının gevrek dalında Bir çift kumrudan öğrendim İnsanı teğet geçen sadakati Durum bu   Benim babamda kalmak var Kaldığı yere, dut ağacı gibi kök salmak Ama o kumru taşımaz Annem mi Annemin bağrında gitmek var Demlenir durur orada Anneme bir kudret verin de görün Biraz unla, iki yumurta… Dut ağacına bile kanat yapar   Artık tükettim Benden ancak şiir götürür bu keder Bir parça hevesim vardı kefenime katmaya Onu da sahte kumruları severek hiç ettim Umudum vardı, Ne dediğini bilmez yarına Kahrolsun, insanım işte Onu da düne feda ettim Aldırmadım, neyime dünya Dik durmaya ayıracağım zamanı Gözlerine bakmaya harcadım, tükettim Benden anca şiir götürür bu keder Sen, onu bile yarınlarıma yem ettin   Gökte bir telaş vardı Odamda sessizlik, sanki tanrı Kızıyorum kendime, Dizlerimi dövüyorum ama nasıl Adam olmayacakları, Yürüdükleri yoldan belli Gökte bir telaş vardı

Mandy

  Bilirsin Mandy, en iyi sen bilirsin Sana olan ezberim, En sevdiği oyuncağıdır yaramazın Bilirsin ne anıları tükettim, Ne gerçekleri süpürdüm aklımdan Sırf olman için tek hatıram. Olur ya bir gün Zaman yakama, Mecburiyet aklıma yapışırsa Ezberini çaldırırsam o gün En sevdiğim oyuncağımla öldür beni Renksiz bir aklın hatırlamasına, Yoktur artık lüzum   Ne çiçeği Mandy, Ne çiçeği sevgilim Sana ormanları bahşettiler Yüklere kantar oldu göğsüm Sana ormanları verdiler Sana, ormanları verdiler Gözündeki tabiatı önüne seremediğim gün Sana ormanları hak bildiler Bunaydı üzüntüm   Yokluk adınla başlar Mandy Açlık yetişir olmadığın topraklarda Cehennem ateşiymiş, Alevin atasıymış Yakarmış, yıkarmış Öyle diyorlar Baksana sen içime Yirmi yıl evvel kül olan bile yanmış Baksana sen içime Yoksun diye kaç cennet kendini asmış Cehennem ateşiymiş, Yakarmış, yıkarmış Ne cehennemi sevgili Mandy Bir kez olsun bak içime Kaç cehenne

Merak Açlığı

     Kitapların ulaşmadığı yerlere bunların temini yapılmalı deniyor. Kitaplardan önce o yerlere merakın ulaştırılması gerekiyor. Merak etmeden, arayış içinde olmadan raflarda duran kitaplar kendi anlamına kavuşamaz. Toplumun küçük bir kısmı da olsa, iyi bir şeyler inşa etmek istiyoruz, fakat bu isteğe ulaşan yol seçimini bazen yanlış yapıyoruz. Okunmayacak kitaplardan önce, okumayı merak eden zihinler yaratılmalı.    Çoğumuz gelecekte nerede olurum merakını güdüyor. Kendimi daha ne kadar geliştirebilirim denen merakın tozları bile yok zihinlerimizde. Bilinmezleri, kontrol edemediklerimizi kafamızda ölçüp biçiyoruz. Neticede elimizde somut hiçbir şey kalmıyor. Geleceği tahmin etmekten öteye gidememek bir kenara, mevcut şimdiki zamanı mantıklı kullanmak varken heba etmiş bulunuyoruz. Bugün, yarının acabalarını düşünerek birkaç kuruntu kazanırsınız. Fakat bunun yerine birkaç sayfa bir şeyler okursanız, üst seviyedeki halinize ulaşmak için bir adım atmış sayılırsınız. Kitabın sayfaların

Sabır Üstüne

     Çevrendeki herkes ve her şey adeta yıkım için yaratılmışken sabır inşa etmek ne de zor. Sabrı günden güne ulaşılmaz hale sokan sebep de bu sanırım. Belki de aslında her birimiz hayatı hazmedebilecek tahammüle sahibiz, fakat şartlar tahammülümüzü gözlerimizin önünde kül ediyordur. Fakat bu senaryoda da bir tezat çıkıyor karşımıza. Zaten tam da şartlar değil miydi sabrımızı kullanmamız gereken yerler?    Bugünlerde herkes unutkan. Evden çıkarken tebessümünü yanına almayı unutan birçok insan görüyorum, maalesef buna ben de dahilim. Umarım hepiniz evde bir yerlerde unutuyorsunuzdur tebessümü. Zira ağrılar dolu geçmişte veya kuruntuların yiyip bitirdiği gelecek kaygısında unutulan tebessümlerin, dudaklarınıza dönen yolu bulması çok zor. Bir de gülüşünü çaldıranlar var tabi, yuvayı terk etmek gibi… Hele tebessümü hiç tanımayanlar, yuva onları terk etmiş sanki.    Mutluluk; aranıp da bulunan değil, yaratılan bir histir. Ne kadar yaratıcı olduğunuz ise, bakış açınıza paralel bir durum

Öksürük

     İnceliği unutan ruhlarda birikmiş pisliklerle yıkanıyoruz. Her gün… Sokağa çıktığımızda, televizyon izlerken ve hatta düşünürken bile. Toplum olarak geldiğimiz noktanın hesabını kendimize bile veremiyoruz. Teşekkürler, ricalar ve iyi niyetler yamacımızdan ayrılalı çok oldu. Yerini içi paslı çivilerle oyulmuş, kasvet yüklü ruhlar aldı.      Kötülük, insanın ruhunda tükenmeyen öksürük… Aslında kötülüğün mantıklı tarafından tutup incelesek, kötülük iyi bir eylem. Zira her şey, kendisinin zıttı sayesinde anlamına kavuşur. Nitekim kötülük, iyiliğin kıymet ve gücünü bilmemizi sağlıyor. Fakat günümüzde bunun da üstüne çıktı. İyiliği anlama taşıması gereken kötülük, bundan daha fazlası oldu. Kötülük biz oldu, biz kötülük… Vicdan denen yüce muhakemenin içimizdeki kapılarını örtüp dünyaya yaptıklarımız inanılmaz safhalara erişti. Öyle ki, iyiliğin esamesinin okunmaması bir kenara, iyilik lüks oldu. Karşılıksız hiçbir alış veriş yok biz insanlar arasında. Öte yandan, herhangi birinin iyi n

Kalmak Uzaktır

  Amansız bir illet için var olduysam Bu duygular bir değil bin fazla bana Yerden kalkamaz, Düşmelere doymazsam Bu dizler ağlar bana   Ettiklerimi buldum Bir yüzüm daha yok ah almaya Ya verdiklerimin hali ne olur Toprakla yüz göz olmadan, İmkan var mı karşılığını almaya   Çocukça bir halin sonucuydu, Bir lokma huzurdan fazlasını arzulamak Artık kalmakla eşdeğer bir uzaklık arıyorum Gönlüm yok ardımdaki yangında kül olmaya Zaten bendeki bu sağırlık değil mi, Nice sesleri bana duyuran Bu gençlik değil mi ki, Ömrümün altına sabun süren Geçip gitmekten öte uğraşım yok daha