Çevrendeki herkes
ve her şey adeta yıkım için yaratılmışken sabır inşa etmek ne de zor. Sabrı
günden güne ulaşılmaz hale sokan sebep de bu sanırım. Belki de aslında her
birimiz hayatı hazmedebilecek tahammüle sahibiz, fakat şartlar tahammülümüzü
gözlerimizin önünde kül ediyordur. Fakat bu senaryoda da bir tezat çıkıyor
karşımıza. Zaten tam da şartlar değil miydi sabrımızı kullanmamız gereken
yerler?
Bugünlerde herkes
unutkan. Evden çıkarken tebessümünü yanına almayı unutan birçok insan
görüyorum, maalesef buna ben de dahilim. Umarım hepiniz evde bir yerlerde
unutuyorsunuzdur tebessümü. Zira ağrılar dolu geçmişte veya kuruntuların yiyip
bitirdiği gelecek kaygısında unutulan tebessümlerin, dudaklarınıza dönen yolu
bulması çok zor. Bir de gülüşünü çaldıranlar var tabi, yuvayı terk etmek gibi… Hele
tebessümü hiç tanımayanlar, yuva onları terk etmiş sanki.
Mutluluk; aranıp da
bulunan değil, yaratılan bir histir. Ne kadar yaratıcı olduğunuz ise, bakış
açınıza paralel bir durum. Yağmur yağdığında ıslanmak zihninizi meşgul eden ilk
korkuysa, bırakın mutluluğu var etmeyi, resmini dahi çizemezsiniz. İhtiyacımız
olan, yerinde ve ölçülü korkudur ki bu sizi birtakım tehditlerden esirgemek
için dürtü görevini üstlenir. Kalan korkular sizi kısıtlayan, hayatı
kaçırmanıza sebep olan yersiz sanrılardır.
Korkumuzu işlevli
olan noktaya indirgediysek mutluluğa dönebiliriz… Küçük pürüzleri ve
kontrolümüz dışında olan eksiklikleri medeni tavırla karşılamayı başardığımız
taktirde mutluluğu dolaylı olarak yaratmış olacağız. Yağmurun yağmasını
ıslanmakla, o an için olmayan açık ve güzel bir havayı eksiklikle özdeşleştirdiğimiz zaman hayattan nasıl keyif
almayı bekleyebiliriz? Hayatı keyifli kılan şeyin biz olduğu gerçeğini
kucaklamadan, huzura nasıl dokunabiliriz? Kontrolünüz dışında olan yağmurun
size keyif verecek yanlarını görmelisiniz ki şartları lehinize çevirebilin.
Sabrın en zararsız çıktığı durumlar hemen hemen bu şekilde bir yaklaşımla
edinilir. Olayları ele alma biçiminiz, sabrınıza ve korkularınıza ne kadar
zarar vermek istediğinizi belirler. Mantıklı bir insanın tüm direncini
kullanmasına rağmen kendisini tüketebilmesi biraz enteresan bir durumdur ki,
çoğumuz bu şekilde sürdürüyor yaşamını. Her anlamda her pürüze direnç
göstermemizin doğru olmadığını kavramamız gerek. Bu sayede direndiğimiz
olumsuzlukların, direnmeyi bıraktığımızda bize zannedilen kadar hasar
vermediğine şahit olabiliriz.
Mükemmele gebe olan
hiçbir tarafımız yok. Bize düşen, kendimizin en iyisi olma yolunda adımları sağlam
atmak. Bunun yanında kendimizi küçümsemeye hakkımız yok. Zira bu eylem,
çabalarımızı inkâr etmekten öteye gidemez. Bir şeyleri değiştirmeyi deneyin,
değişmiyorsa geliştirmeyi… Kontrol edemediklerinizi sırtınızda taşımayın ve ne
şiiriniz varsa görün.
Yorumlar
Yorum Gönder